‘Yaz’ olmalı idi ilk söylenen, ‘oku’ değil. Biz tanrısı değil miyiz bilincimizin? Bizim beynimiz değil mi her suçu unutan? Biz değil miyiz ki her düşünceyi çarpıtan? Yazmalıyız ki sözümüz kök salsın, yazmalıyız ki değişen anlamların geri dönebileceği, yeniden başlayabileceği bir evi olsun. Yazmalıyız ki, suçlarımız ve suçluluklarımız ve hatalarımız yüzümüze çarpılabilsin. Bu değil midir hayatımızın anlamı?


Add to Technorati Favorites

Search This Blog

Aug 21, 2008

Penguenler ve büyük fikirler

Marburg şehrinin eski kısmındaki ortaçağdan kalma ana caddesinin (ki bu cadde neredeyse bizim istanbul’daki evin olduğu Şair Ahmet Kemal sokağı kadar uzun, neredeyse beş yüz metre) tam ortasında, kahve dükkanlarının ve barların ortasına sıkışmış bir kitapçı var. Bu kitapçı hayatımın son altı ayında önemli bir yer tutuyor. Neden derseniz, Marburg’da satın alabileceğiniz İngilizce kitapların çoğu burada bulunuyor.


Marburg’un karakterine çok da uymayan, spot ışıklar ile aydınlatılmış bu kitapçıda bulunan kitaplar, genel olarak benim son zamanlarda ki edebi dağarcığımı belirliyor. İki ay önce, Penguin yayınevinin çıkardığı Büyük Fikirler (Great İdeas) serisinin bir kısmı, iki rafı işgal eden İngilizce kitap bölümünün bir rafını kapladı. Ben de heyecanla bu kitapların arasına kendimi attım. Penguen’in iddasına göre bu kitaplarda anlatılan fikirler “medeniyeti sarstı ve bizi biz hapmaya yardım etti.” Bu şaşalı tanıtımı hakedecek eserler yok değil serinin içinde. Nietczhe’den Proust’a, Orwell’den Emerson’a bir çok tanınmış ismin, çok da bilinmeyen, ama hayatları boyunca ürettikleri fikirleri öyle ya da böyle özetleyen görece kısa yazılar var toplam 60 tane.

Son aylarda bu seriden bir çok kitap okuma şansım oldu ve de bazı görüşlerimi sizinle paylaşmaya karar verdim. Genelde bu seride temsil edilen fikirler batı entellektüel birikimin temel etiksel, epistemolojik sorunsalları üzerine. Bu blog dizisinde yapmaya çalışağım, kafama takılan bir soruyu alıp, kitaplardan alınan alıntılarla ve kendimi çok ciddiye almadan, küçük bir diyalog yaratmaya çalışmak olacak. Tabi, eğer ilginizi çeker de bu diyaloğa eklemeler yapmak isterseniz, eminim yazılar çok daha zenginleşir. Bu kitapların hiçbiri (en azından benim bildiğim kadarı ile) Türkçeye çevrilmediğininden, bu yazıları Türkçe yazmamın daha doğru olduğuna karar verdim.



Küçük bir not. Penguen meselesi çok komiğime gidiyor. Düşünsenize, gözlüklü, atkılı ve çok ciddi bir Penguenle bir kafede oturmuşsunuz ve de bu penguen size felsefe anlatıyor, şarabını yudumlarken. Komik (ya da benim espri anlayışım iyice acayipleşti bilemiyorum). Neyse, ilk yazı Felsefe epistemolojisi üzerine.

1 comment:

The counter