‘Yaz’ olmalı idi ilk söylenen, ‘oku’ değil. Biz tanrısı değil miyiz bilincimizin? Bizim beynimiz değil mi her suçu unutan? Biz değil miyiz ki her düşünceyi çarpıtan? Yazmalıyız ki sözümüz kök salsın, yazmalıyız ki değişen anlamların geri dönebileceği, yeniden başlayabileceği bir evi olsun. Yazmalıyız ki, suçlarımız ve suçluluklarımız ve hatalarımız yüzümüze çarpılabilsin. Bu değil midir hayatımızın anlamı?


Add to Technorati Favorites

Search This Blog

Jul 31, 2008

Italy and Bosnia - 10 Minutes

Sad, true, blunt. Imamovic captures the amazing obliviousness of the world and Europeans, in particular to the violence in the heart of Europe.


It seems that the director's new film, Go West, is facing stiff criticism in Bosnia because it tells the story of a clandestine gay relationship in the backdrop of the Bosnian war.

Going and telling - All about self!

Producing ideas, subconsciously and essentially, linked to disseminating them and, in the very core of it, it makes intellectuals self-promoting. In fact, all production of knowledge is essentially narcissistic and I think there is nothing wrong with that.

As bad as it sounds, it is exactly what an intellectual is: A person, who dedicates oneself to "know" and "think" more than others. This is exactly why an intellectual generally promotes her own ideas, constantly and aggressively. If you are a writer, an artist, a photographer, a scientist, a philosopher, a poet, or anyone who frames, visualizes, mixes, tests, questions, criticizes knowledge and ideas, then you have (and should have) more to tell... Not only, it is an urge (at least for me) to talk about my ideas, but it is (and should be) expected by the society.

Think about the social scientists. They (we) claim to know why people behave/vote/socialize/drink (you name it) better than the people themselves. Well, I think, we do know better. I personally would judge why my mother votes for secularist party every single election, not by her own words, but by the academic research on the voting trends in Turkey.

Or, think about this photographer, Jim Lo Scalzo's recent project called "Evidence of My Existence." It is a very personal account of his life. In the narrative, you hear about the hardships he has had with his wife or his clumsiness in the first fieldwork he did in India. If it was somebody else, I would not even bother to look or listen to what he has to offer. But, NO! Jim Lo Scalzo is not a random guy. His experience as a traveler and a photographer surpasses mine (and many others) and I am more than willing to listen to what he has to say.

There is a thin line between sharing an interesting , well developed, sophisticated and above all, coherent way of looking at the world and simple, low-quality self-promotion. In the seemingly endless and deceivingly egalitarian world of internet, the line is even thinner. (see a very interesting article about this at http://www.edge.org/discourse/carr_google.html)

The question is: how to differentiate between different types of knowledge production around us.
For instance, there are a lot of similarities between the scientifically well-respected (but not uncommonly despised) The Edge web site and equally or more popular Islamic creationist web site of Harun Yahya. They are both essentially promoting specific ideas (ideologies). They are both very sure of their own value. They both think that issue of evolution is extremely important to discuss. They both have significant amount of content. But, I would never visit Harun Yahya's webpage, but has a RSS feed for The Edge website. Why?

The rational answer to this question remains one of my greatest puzzles?

Jul 12, 2008

DNA ve Korkunçluk - Hakkı Devrim'e Açık Mektup

Sayın Devrim,

Yazılarınızı hep bir hoşlukla okurum. Ancak 12 Temmuz 2008 tarihli "19 satırlık korkunç haber" isimli yazınız beni rahatsız etti ki, bu rahatsızlığın birden fazla nedeni var.

İlk neden, Türkiye'de artık akut hale gelmiş bilimsel cahilliği sizin gibi entellektüel yelpazesi geniş bir insanın bile "normal" karşılaması. "Bilimin zirvelerinde olup bitenlere pek aklımız ermez," diyerek, hayatımızı şimdiden, hiç düşünmediğimiz kadar etkileyen bilimsel gelişmenin ve literatürün tamamen anlaşılmaz, bir kısım toplumdan ayrı insanların ürettiği bilimkurgu filmlerinden takip edilecek bir süreç olduğunu iddia ediyorsunuz. Bu imanız, sanki teknolojinin ve bilimin insandan ayrı, kendinden işleyen bir varlık olduğu şeklinde de yorumlanabilir. Bir bilim insanı olarak sizi temin ederim, dünya üzerinde olan en "insani" işleyen üretim biçimlerinden birisi bilim. Aynı zamanda da, her entellektüelin, en azından belli bir ölçüde, haşır neşir olması gereken bir süreç.

İkinci olarak da bilime getirdiğiniz eleştirilerin son derece yüzeysel olması. Aldeus Huxley, ki bilirsiniz bilimsel ve entellektüel olarak namlı Huxley ailesinin üyesidir, kitabında teknolojileri sadece bir araç olarak kullanmıştır. Bana göre "Cesur Yeni Dünya"nın asıl problemi üretkenlik ve verimlilikten başka bir ideale yeri olmayan bir toplum olması. Üstelik, düşünürseniz, bilimin getirdiği felaketler şimdiden tepemizde. Ölüm kusan uçaklardan, atom bombasına, zehirli gazlardan, biyolojik silahlara. Ama yanı zamanda, kanser tedavilerinden, tarımsal gelişmelere, iletişim araçlarından, galaksinin sırlarına yüzlerce olumlu gelişme de yaşanıyor bilim camiasında. Önemli olan gerekli, öngörülü etik kaygıların devamlı tartışılması ve de demokratik süreçler ile gereken kısıtlamaların yapılması. Ancak, en nihayetinde elimizdeki ile ne yaptığımız bize bağlı, buluşları suçlamanın bir alemi yok.

Türkiye'de en çok üzüldüğüm durum, gerçek anlamda bir bilimsel tartışma zemini yokken, bilim eleştirisi konusunda kimseye pabuç bırakmamamız. İnanılmaz derecede palazlanmış, artık Avrupa'ya fikir ihracatı yapan "yaratılışçılardan," sizin gibi bilimden "mistik" bir şekilde çekinenlere kadar Türkiye'de bilim eleştirisinin bini bir para. Bence Türkiye'nin bilimsel üretiminin küçücük boyutu düşünüldüğünde, bilimin kendisinden çok, entellektüel kesimin bu kadar bilim cahili olması "korkunç."

Saygılarımla,

Jul 3, 2008

Turkish Science

Knowledge production in Turkey is hampered by many setbacks. I think, the problem arises primarily because academic and intellectual leaders gain their power through personal relationships and political views. Nature seems to be interested in this topic for a while now. FYI.

The counter